Saygı duyarsın kimi insanlara hayatta. Gerek yaptığı işleri gerek
duruşu karşısında saygıda kusur etmeye korkarsın. O diyorsa vardır bir
sebebi dersin kimi zaman aldırmayarak . Gıpta edersin başardıkları için,
gıpta edersin hayattaki sağlam duruşu karşısında. Yeni bir bakış açısı
kazandırır beklide farkında olarak ya da olmayarak. Gördüğün
güzellikleri sen de hayatına katmak istersin ve kaynağından beslenmek
istersin. Israrcı olursun bıktırırcasına beklide bilinmez… Çünkü
bilirsin ki hayatta elde etmek istediğin şeylere ancak peşini
bırakmadığında elde edersin. Eğer dualarımızın kabul olma koşullarından
biri de duada ısrarcı olmaksa çok mu bu peşine düşüşler… Çok mu
hayallerinin peşinden gitmek istemek… Çok mu mahcup edalarla yapılan
serzenişler…. Çok mu gecelerde dualarla büyüttüğün goncaların kokusunu
cihana duyurma arzusu… Çok mu uğruna yaşlar akıttığın hayallerin için
Nebi misali kapıları aşındırmak. Çok mu, gerçekten çok mu? Eğer
gerçekten çoksa sen de çok oluyorsundur ve bunu anladığın anda haddini
bilir çekilirsin sessizce. Yıkılmış duvarların altında kalmışçasına…
İşte o zaman anlarsın o saygı duydun insanların aslında çok da saygı
duyulacak bir yanlarının olmadığını. Herkes gibi insan olduğunu ve
aslında saygıda kusur etmeyeyim derken kendine olan saygına kusur
ettiğini anlarsın, kızarsın kendine… Keşkelerinin yanına bir çizik daha
atıp terhisini beklercesine; keşke gıpta ettiğim haliyle kalsaydı da ne
kendime bu keşkeleri yaşatsaydım ne de ne de hüsn-ü bakışlar zuizanlı
bakışlara dönüşseydi dersin için yanarcasına… Neylersin unutursun işte
“insan” dır en nihayetinde karşındaki de ve sen onda görmen gereken asıl
güzelliği göremediysen böyle keşkelere gark olursun işte çaresiz…
İşte bir kırıklık daha, işte bir keşke daha yaşarsın. Yıkıntıların
arasından yeniden kalkman gerekir şimdi. Ama tek başına… Bir elin
uzanmasını istemezsin, beni bana bırakın dercesine bir keşke daha
yaşamamak için. Zaten kimsenin eli de uzanmaz ne acıdır ki. Kırılan
hayallerimin altında kalan bedenim nasıl kalkar yeniden bilinmez. Ama
şunu iyi biliyorum artık, ne kadar gıpta edersen et, istifade edeceğin
insanları iyi seçmeli insan. Zira
kimi insana sadece gıptanın bakmak kısmı layık oluyor ne yazık ki ve
yanlış anlaşılan, üzülen bir tek sen oluyorsun hayatta. Ve varsa hayatta
birilerine gıpta ile bakılan insanlar; unutmamalıdır ki sonucu hüsran,
kırıklık olsa da aslında burada çok olan gıpta eden değil gıpta
edilendir. Çünkü böyle bir durumda zaten gıpta edilecek insanın aslında
gıpta edilecek bir şeyi olmadığını anlarsın ve aslında asıl yıkıntıların
altında kalan bu insanlardır. Yani aslında kaybedenler gıpta edilecek
vasfı varken bunu kaybedenlerdir ancak…En önemlisi de her gün en az bir
defa kendileri için yapılan duayı kaybetmeleridir…

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder