13 Kasım 2011 Pazar

Kaybeden Kim?


Saygı duyarsın kimi insanlara hayatta. Gerek yaptığı işleri gerek duruşu karşısında saygıda kusur etmeye korkarsın. O diyorsa vardır bir sebebi dersin kimi zaman aldırmayarak . Gıpta edersin başardıkları için, gıpta edersin hayattaki sağlam duruşu karşısında. Yeni bir bakış açısı kazandırır beklide farkında olarak ya da olmayarak. Gördüğün güzellikleri sen de hayatına katmak istersin ve kaynağından beslenmek istersin. Israrcı olursun bıktırırcasına beklide bilinmez… Çünkü bilirsin ki hayatta elde etmek istediğin şeylere ancak peşini bırakmadığında elde edersin. Eğer dualarımızın kabul olma koşullarından biri de duada ısrarcı olmaksa çok mu bu peşine düşüşler… Çok mu hayallerinin peşinden gitmek istemek… Çok mu mahcup edalarla yapılan serzenişler…. Çok mu gecelerde dualarla büyüttüğün goncaların kokusunu cihana duyurma arzusu… Çok mu uğruna yaşlar akıttığın hayallerin için Nebi misali kapıları aşındırmak. Çok mu, gerçekten çok mu? Eğer gerçekten çoksa sen de çok oluyorsundur ve bunu anladığın anda haddini bilir çekilirsin sessizce. Yıkılmış duvarların altında kalmışçasına… İşte o zaman anlarsın o saygı duydun insanların aslında çok da saygı duyulacak bir yanlarının olmadığını. Herkes gibi insan olduğunu ve aslında saygıda kusur etmeyeyim derken kendine olan saygına kusur ettiğini anlarsın, kızarsın kendine… Keşkelerinin yanına bir çizik daha atıp terhisini beklercesine; keşke gıpta ettiğim haliyle kalsaydı da ne kendime bu keşkeleri yaşatsaydım ne de ne de hüsn-ü bakışlar zuizanlı bakışlara dönüşseydi dersin için yanarcasına… Neylersin unutursun işte “insan” dır en nihayetinde karşındaki de ve sen onda görmen gereken asıl güzelliği göremediysen böyle keşkelere  gark olursun işte çaresiz…
İşte bir kırıklık daha, işte bir keşke daha yaşarsın. Yıkıntıların arasından yeniden kalkman gerekir şimdi. Ama tek başına… Bir elin uzanmasını istemezsin, beni bana bırakın dercesine bir keşke daha yaşamamak için. Zaten kimsenin eli de uzanmaz ne acıdır ki. Kırılan hayallerimin altında kalan bedenim nasıl kalkar yeniden bilinmez. Ama şunu iyi biliyorum artık, ne kadar gıpta edersen et, istifade edeceğin insanları iyi seçmeli  insan. Zira kimi insana sadece gıptanın bakmak kısmı layık oluyor ne yazık ki ve yanlış anlaşılan, üzülen bir tek sen oluyorsun hayatta. Ve varsa hayatta birilerine gıpta ile bakılan insanlar; unutmamalıdır ki sonucu hüsran, kırıklık olsa da aslında burada çok olan gıpta eden değil gıpta edilendir. Çünkü böyle bir durumda zaten gıpta edilecek insanın aslında gıpta edilecek bir şeyi olmadığını anlarsın ve aslında asıl yıkıntıların altında kalan bu insanlardır. Yani aslında kaybedenler gıpta edilecek vasfı varken bunu kaybedenlerdir ancak…En önemlisi de her gün en az bir defa kendileri için yapılan duayı kaybetmeleridir…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder